Tıpta görüntüleme yöntemi olan MR (manyetik rezonans) cihazlarında kapalı kalma korkusu yaşayanlara, gelişen teknolojiyle yeni çözümler sunuluyor.
Türk Manyetik Rezonans Derneği (TMRD) Başkanı Prof. Dr. Muhteşem Ağıldere, görüntüleme amacıyla tıpta yaklaşık 35 yıldır kullanılan bir yöntem olan manyetik rezonans ile birçok hastalığa teşhis konulduğunu ve tedavi planlaması yapıldığını belirterek, MR’ın bugüne kadar gösterilmiş hiçbir yan etkisi bulunmadığını söyledi.
MR’ın en önemli özelliğinin radyasyon kullanılmaması olduğunu vurgulayan Ağıldere, radyasyon kullanılan tetkiklerin röntgen, bilgisayarlı tomografi (BT) ve anjiyografi olduğunu söyledi. Ağıldere, “Zaman zaman MR konusunda vatandaşın radyasyon alacağına dair kaygısı oluyor. İnsanların hiçbir kuşkusu olmasın, MR’da en ufak bir radyasyon kullanılmıyor” dedi.
GEREKSİZ MR ÇEKİMİ
Türkiye’de dünyanın gelişmiş ülkeleri ile karşılaştırıldığında MR cihaz sayısının pek çok gelişmiş Avrupa ülkeleri ile benzer durumda olduğuna işaret eden Ağıldere, MR cihazlarının yaş ortalamalarının da genç olduğunu, bunun Türkiye’nin teknolojik olarak iyi bir yerde olduğunu gösterdiğini ifade etti.
Ancak MR tetkik sayılarının pek çok gelişmiş ülkeye göre daha fazla olduğuna dikkati çeken Ağıldere, şunları kaydetti:
“Türkiye’de birçok hasta kendisine MR çekilmedikçe rahat etmiyor. Bu da gereksiz MR sayısını artırıyor. Bunun olumlu ve olumsuz yönleri vardır. Hastalara daha iyi ve nitelikli tedavi planlanması açısından ve bu teknolojiyi doğrudan üretmeyen bir ülke olarak yüksek teknolojiyi kullanılırken temel tıbbi yöntemler ihmal edilmemeli ve fizik muayene, hikaye alma dediğimiz hastaların muayene edilmesi işlem ve sürelerinin mutlaka iyileştirilmesi gerekir. Bu gereksiz tetkik ve tekrarları azaltacaktır. Öte yandan MR gibi yüksek bir teknolojiye hastalarımızın kolay ulaşabilir olması hastalıkların teşhisini ve tedavi planlamasını kolaylaştırmaktadır. Bu çelişki gibi gözüken iki noktanın dengelenmesi çözüm noktasıdır. Bu konularda iyileştirme sağlanması, eğitimin artırılması, gerekli-gereksiz tetkik, uygun tetkik ve tedavi tartışmalarına mutlaka bir çözüm getirecektir.”
MR’DA KAPALI ALAN KORKUSU GİDERİLİYOR
MR çekimlerinde esas olan kapalı yer korkusuna ait ön yargının geliştirilmesi olduğunu belirten Ağıldere, MR’da gelişen teknolojiyle kapalı kalma korkusuna ilişkin de yeni çözümler geliştirildiğini ifade etti. Ağıldere, şunları söyledi:
“Hastaların yüzde 10-15’i cihaza girmek istemiyor, cihazı mezara benzetiyor. Daha önceden MR’a girmiş olan bir hasta deneyimini MR çektirecek başka bir hastaya olumsuz yönde aktarabilmekte, bu da gereksiz endişelere yol açmaktadır. Gelişen teknolojiler ile birlikte kapalı yer korkusu olan hastalar için pek çok çözüm üretilmiştir.
Bunlardan en önemlisi MR tetkiklerinin önemli bir bölümünde, alt batın, bel bölgesi, bacaklar, diz, ayak bileği bölgelerinin tetkiklerinde hastalarımızın boy uzunluklarına da bağlı olarak, hastanın başı MR cihazının dışında kalacak şekilde çekim yapılmakta ve hasta cihaza ters girerek kapalı yer korkusu sorunu çözülmektedir.
Ayrıca gelişen teknolojiler ile birlikte MR cihazının magnet/tünel bölümünün boyu kısalmakta ve genişliği artmakta, bu da kapalı alanı azaltarak ve genişleterek sorunun çözümüne katkıda bulunmaktadır. Bütün bu çözümlere rağmen MR’a giremeyen hastalar ve küçük çocuklarda hafif bir anestezi ile çekim yapılabilmektedir. Burada kullanılan anestezi ameliyatta verilen derin anesteziden farklı olarak hafif bir sedasyon şeklindedir.”
Açık MR olarak tabir edilen cihazların düşük manyetik alana sahip olduğunu, hem görüntü kalitesi hem de ileri uygulamalar yönünden istenilen sonuçların alınamayabileceğini anlatan Ağıldere, “Baş tetkiklerin dışında yeni cihazlarda muayeneler cihaza ters girerek yapılabiliyor. Bu anlamda hastanın endişe etmesine gerek yok. Cihaza girmekten çekinen ve korkan kişilerin çoğu bunu bilmiyor, açık MR talep edeceğine, beni cihaza ‘ters alın’ diyebilir” şeklinde konuştu.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.